Otonom İş Akışları Çağı: Agent’lardan Gerçek Dönüşüme
Hype, Gerçekler ve Fırsat Penceresi
2022–2023 döneminde generative AI, büyük ölçüde basit chat arayüzleri ve metin üretimiyle sınırlıyken; 2025’e geldiğimizde dosyaları organize edebilen, sistemler arasında gezinebilen ve ERP, CRM, biletleme gibi kurumsal sistemlerde doğrudan aksiyon alabilen otonom ajanlar dünyasına geçmiş durumdayız. Generative AI pazarının 2032’ye kadar 1 trilyon USD seviyesine yaklaşması, bazı analizlere göre ise 1,3 trilyon USD’yi aşması bekleniyor. Bu dev pazarın en hızlı büyüyen segmentini ise otonom ajanlar ve onların tetiklediği iş akışı otomasyonu oluşturuyor.
Gartner, 2027 sonuna kadar agentic AI projelerinin %40’tan fazlasının; yükselen maliyetler, belirsiz iş değeri ve zayıf risk yönetimi nedeniyle iptal edileceğini öngörüyor. Buna karşın, 2028’de günlük iş kararlarının en az %15’inin otonom olarak alınması ve kurumsal yazılımların yaklaşık üçte birinin agentic bileşenler içermesi bekleniyor. Yani aynı anda hem dev bir fırsatla hem de yüksek “yan yol” riskiyle karşı karşıya olduğumuz bir dönüşüm alanındayız.
Boğaziçi Ventures olarak yeni fonumuz BV Growth II | Artificial Intelligence Fund ile odağımız tam da bu ayrım noktasında yer alıyor. Bizce kazananlar, yalnızca “agent yapanlar” değil; iş akışlarını güvenilir, akılcı ve ölçeklenebilir biçimde otonomlaştırabilen takımlar olacak.
Kurumlarda “AI Everywhere” Dalgası
Kurumsal dünyada “tek bir süper asistan” hayali, yerini farklı fonksiyonlara gömülü, veri kaynakları ve uygulamalar arasında ağ gibi çalışan agent mesh mimarilerine bırakıyor. Gartner’a göre, önümüzdeki birkaç yıl içinde kurumsal yazılımların yaklaşık %33’ü agentic AI bileşenler içerecek.
Bankacılıkta yalnızca kredi skorlama değil; uçtan uca risk yönetimi, dolandırıcılık tespiti ve uyum raporlaması da ajan temelli orkestrasyonla yeniden tasarlanıyor. Perakende tarafında dinamik fiyatlama, kampanya otomasyonu, stok optimizasyonu ve otonom pazarlama operasyonları; talep sinyallerine göre kendini ayarlayan canlı sistemlere dönüşüyor. Üretimde ise kestirimci bakımdan tedarik zinciri planlamasına ve shopfloor optimizasyonuna kadar uzanan uçtan uca süreçler otonomlaşıyor.
McKinsey, asıl değerin “tek seferlik akıllı cevaplar”da değil; e-fatura işleme, poliçe yenileme, talep tahmini ve incident tespiti gibi tekrar eden, karmaşık iş akışlarının uçtan uca insansızlaştırılmasında yattığını vurguluyor. Mesele artık yalnızca iyi bir chatbot geliştirmek değil; çalışanların tüm iş gününü oluşturan süreçlerin ajanlar tarafından orkestre edilmesi.
Otonom İş Akışlarının Gerçek Etkisi
Otonom iş akışları bugün sadece yeni bir teknoloji başlığı değil; işin tanımını yeniden yazan güçlü bir dönüşüm unsuru. McKinsey’e göre generative AI ve agentic sistemler, küresel ölçekte yıllık 2,6–4,4 trilyon USD ek değer yaratma potansiyeline sahip. Özellikle bilgi işçilerinin yaptığı işlerin önemli bir bölümü otomasyon kapsamına giriyor.
Bu durum, bir çalışanın gününün %60’ını e-posta ayıklamak, CRM güncellemek veya rapor derlemek yerine; ajanlar tarafından kurulan iş akışlarını tasarlayan, denetleyen ve istisnalara odaklanan bir “orkestra şefi” rolüne evrilmesi anlamına geliyor.
Accenture’ın 2024 tarihli araştırmasına göre şirketlerin %74’ü, generative AI ve otomasyon yatırımlarının beklentilerini karşıladığını ya da aştığını belirtiyor. Tamamen modernize edilmiş, AI-led süreçlere sahip kurumların oranı ise yalnızca bir yılda %9’dan %16’ya yükselmiş durumda. Diğer araştırmalar, otomasyon ve otonom iş akışlarına yatırım yapan şirketlerin %80’inden fazlasının bu alan için düzenli bütçe ayırdığını ve uygulamaya geçenlerin yaklaşık %65’inde anlamlı verimlilik artışları görüldüğünü ortaya koyuyor.
Bu dönüşümün en görünür olduğu alanlar; çağrı merkezleri ve müşteri hizmetleri, e-ticaret ve lojistik, finansal operasyonlar, sağlık, İK ve BT destek süreçleri. Gartner, 2029’a kadar yaygın müşteri hizmeti taleplerinin %80’inin agentic AI tarafından insan müdahalesi olmadan çözülebileceğini ve bunun işletme maliyetlerinde %30’a varan düşüş sağlayabileceğini öngörüyor. Aynı bakış açısı, 2028’de günlük iş kararlarının en az %15’inin otonom ajanlar tarafından alınacağını ve kurumsal yazılımların üçte birinin agentic özelliklerle geleceğini ortaya koyuyor. Bu da “AI asistan” dalgasının ötesinde, çekirdek iş süreçlerinin otonom bir işletim sistemi tarafından yönetildiği yeni bir çalışma biçimine işaret ediyor.
Yatırım İklimi ve Türkiye’nin Yeri
Küresel ölçekte sermaye akışı hız kesmeden devam ediyor. 2025’in ilk yarısında yapay zekâ şirketlerine yapılan yatırımlar 116,1 milyar USD seviyesine ulaşarak 2024’ün tamamını şimdiden geride bıraktı. Toplam AI sermayesi içinde, agentic / otonom ajan ve AI agents pazarı 2025 itibarıyla 7–8 milyar USD bandında yer alıyor. Farklı piyasa araştırmaları, bu segmentin 2030–2034 döneminde 50–200 milyar USD büyüklüğe ulaşacağını ve %40–45+ bileşik yıllık büyüme oranları yakalayacağını öngörüyor.
Türkiye ise bu resimde genç ama hızlı büyüyen bir laboratuvar konumunda. Türkiye yapay zekâ pazarı bugün yaklaşık 1 milyar USD seviyesine yaklaşmış durumda; 2030’a kadar ise 7,3 milyar USD’ye ulaşması ve 2024–2030 arasında yıllık %28–29 bandında büyümesi bekleniyor. Kamu, kurumsal şirketler ve fonların etkisiyle AI odaklı girişim sayısı son yıllarda katlanarak arttı. Bugün yüzlerce AI ve agentic AI girişimi farklı dikeylerde ürün geliştiriyor.
Güçlü mühendislik yeteneği, rekabetçi maliyet yapısı ve ürünleri çok erken aşamada gerçek hayat senaryolarında test edebilme imkânı, Türkiye’yi agentic AI uygulamaları için ideal bir pilot pazar ve küresel açılım üssü hâline getiriyor.
Portföyden Hikâyeler
Bu dönüşümü portföyümüzdeki girişimlerle sahada birebir deneyimliyoruz.
Cerebrum Tech, ön tarafta dijital insan/avatar, arka tarafta ise diyalog, içerik ve karar ajanlarıyla çalışan bir yapı sunuyor. “AI + Dijital İkiz + Deneyim” kesişiminde konumlanan Cerebrum Tech, otonom iş akışlarına insan yüzü ve sesi kazandırıyor. Bankacılıktan kamuya, perakendeden eğitime kadar birçok sektörde vatandaş, hasta ve müşteri deneyimini uçtan uca otomatize ederken aynı zamanda insani bir deneyim sunuyor. Kimlik doğrulamadan talep sınıflandırmaya, ilgili sistemleri tetiklemekten geri bildirim toplamaya kadar tüm zincir ajanlar tarafından yönetiliyor.
Kalfa ise muhasebe ve mali müşavirlik süreçlerini parçalı otomasyondan çıkarıp uçtan uca otonom bir iş akışı mimarisine dönüştürüyor. Belgeleri toplayan doküman ajanı, mevzuat ve güncel düzenlemeleri kontrol eden kural ajanı ve anormallikleri yakalayan denetim ajanı birlikte çalışıyor. Bugün Kalfa’yı mali müşavirlerin “co-pilot’u” olarak konumlasak da, mimari olarak muhasebe süreçlerini uçtan uca otonomlaştıran bir yapı sunuyor. Belgelerin toplanması, sınıflandırılması, muhasebeleştirilmesi, beyanname hazırlığı ve riskli işlem tespiti; insan gözetiminde fakat ajanlar tarafından yürütülen tek bir akışa dönüşüyor.
Boğaziçi Ventures Bakış Açısı
Yüzlerce yatırım dosyasını incelerken bizim için “agentic” etiketi hiçbir zaman tek başına yeterli olmadı. Bir girişimi üç katmanlı bir filtreyle değerlendiriyoruz: Mimari, Veri/Domain ve Ekonomi.
Mimari tarafta çözümün bir demo hack’i değil, üretime hazır bir altyapı olmasını bekliyoruz. Bu; loglama, güvenlik, kimlik yönetimi, yetki sınırları, gözetim ve geri alma mekanizmalarının yerleşik olması anlamına geliyor. Ajana verilen görevler denetlenebilir ve izlenebilir olmalı; “bu karar neden alındı?” sorusunun cevabı loglarda net biçimde görülebilmeli.
Veri ve domain boyutunda, yalnızca iyi bir framework kullanan değil; özgün veriye erişimi olan veya derin sektör bilgisine (Vertical AI) sahip takımları tercih ediyoruz. Herkes bir agent framework kurabilir; ancak bunu bankacılık uyum süreçlerine, sağlıkta klinik operasyonlara veya üretimde shopfloor dinamiklerine gerçekten gömmek, nadir bulunan ve en büyük farkı yaratan yetkinlik.
Ekonomi tarafında ise ünite ekonomisi kritik. İş akışı başına maliyetin şeffaf olduğu, ölçeklendikçe marjı artan ve müşteriye net bir ROI sunan modelleri destekliyoruz. Yalnızca maliyet düşüren değil, aynı zamanda yeni gelir hatları açan ve toplam ciroyu büyüten kullanım senaryolarını önceliklendiriyoruz.
Bu açıdan Gartner’ın “%40 iptal” uyarısı bizim için bir korku senaryosu değil; “agent washing” yapanlarla gerçek değer üretenleri ayıran sağlıklı bir filtre. Önümüzdeki dönemde de Boğaziçi Ventures olarak odağımız, “güzel demolar”ın ötesine geçerek işin yapılış biçimini kökten değiştiren otonom iş akışlarına ve bunu kârlı biçimde ölçekleyebilen takımlara ortak olmak olacak. Agent’lerin ötesinde yeni bir işletim sisteminin kurulduğu bu dönemde, doğru mimariyi ve doğru ekonomiyi yakalayan girişimlerin küresel ölçekte çok hızlı büyüyeceğine inanıyoruz.