Yatırım Perspektifinden Yapay Zeka: Değerlendirme Kriterleri ve Türkiye’den Doğan Fırsatlar
Bilim felsefecisi Thomas Kuhn’un ortaya koyduğu “paradigma değişimi” kavramı, yalnızca bilimsel devrimleri değil; insanlığın bilgiyle kurduğu ilişkinin kırılma anlarını da tanımlar. Kuhn’a göre bir paradigma, belli bir dönemde topluluğun dünyayı anlamak ve açıklamak için kullandığı çerçevedir. Bu çerçeve bir noktada yetersiz kaldığında, yerine yeni bir paradigma gelir ve tüm oyun kuralları değişir.

Bilim felsefecisi Thomas Kuhn’un ortaya koyduğu “paradigma değişimi” kavramı, yalnızca bilimsel devrimleri değil; insanlığın bilgiyle kurduğu ilişkinin kırılma anlarını da tanımlar. Kuhn’a göre bir paradigma, belli bir dönemde topluluğun dünyayı anlamak ve açıklamak için kullandığı çerçevedir. Bu çerçeve bir noktada yetersiz kaldığında, yerine yeni bir paradigma gelir ve tüm oyun kuralları değişir.
Bugün benzer bir kırılmayı teknoloji ve ekonomi dünyasında yaşıyoruz. Yapay zekâ, yalnızca yeni bir araç ya da yazılım türü değil; iş yapma biçimlerini, değer üretimini ve bilgiye erişimi baştan sona dönüştüren bir paradigma değişimidir. Ve tıpkı her büyük değişimde olduğu gibi, bu dalga da beraberinde yepyeni fırsatlar kadar belirsizlikler de getiriyor.
Bu dönüşüm dalgasında, her girişimin “Yapay Zeka girişimi” olduğunu iddia etmesi olağanlaştı. Ancak yatırım değeri yaratacak girişimler, yalnızca bu yeni trende uymaya çalışanlar değil; onu özümseyenlerdir. Yatırımcı açısından bu farkı ayırt edebilmek, doğru kriterlerle değerlendirme yapmayı gerektirir.
Aşağıda, gerçekten yapay zekâ odaklı, sürdürülebilir ve ölçeklenebilir girişimleri diğerlerinden ayıran 5 temel yatırım kriterini ele alıyoruz.
1. Teknolojik Derinlik ve Özgünlük
Bir girişimin rekabet avantajı, teknolojisini ne ölçüde kendisinin geliştirdiği ile doğrudan ilişkilidir. Sadece üçüncü parti modelleri kullanan veya basit entegrasyonlarla çalışan bir yapı yerine:
- Kendi verisiyle modelleri eğitebilen,
- Eğitim sürecini optimize edebilen,
- Mevcut altyapılar üzerinde özelleştirme yapan,
- Daha da önemlisi bu farklılığı ürüne yansıtabilen yapılar gerçek bir teknoloji şirketi olarak değerlendirilir.
Ayrıca kullanılan verinin kalitesi, etik uyumu ve erişim avantajı, teknik gücün uzun vadeli sürdürülebilirliğini belirler.
2. Ürünleştirme ve Ürün-Pazar Uyumu
Teknolojisi ne kadar güçlü olursa olsun, ürün pazar uyumu olmayan bir girişimin başarı şansı düşüktür. Bir yapay zekâ çözümünün yatırım yapılabilir olabilmesi için:
- Gerçek bir probleme çözüm sunması,
- Mevcut süreçlere entegre edilebilir olması,
- Alıcılar açısından maliyet-fayda dengesinin ikna edici olması gerekir.
Özellikle uygulama katmanındaki girişimler (örneğin perakende analitiği, otomasyon, müşteri hizmetleri optimizasyonu gibi) daha hızlı müşteri edinimi ve net gelir yaratabilme yeteneği ile öne çıkar.
3. Kurucu Ekip ve Organizasyonel Vizyon
Kurucu ekip, erken aşama bir girişimin en büyük varlığıdır. Teknik yetkinlik tek başına yeterli değildir. Gerçek potansiyel;
- Ekiplerin pazarı anlama becerisi,
- İleriye dönük vizyonu,
- Hızla test etme ve uyumlanma yeteneğiyle ortaya çıkar.
Kurucuların daha önceki deneyimleri, çözmek istedikleri problemle olan bağları ve yatırımcılarla kurdukları güven ilişkisi başarı olasılığını doğrudan etkiler.
4. Regülasyon, Güven ve Etik Uyum
Yapay zekâ çözümleri birçok sektörde doğrudan bireylerin verisiyle çalıştığı için, veri koruma yasalarına (GDPR, KVKK) uyum, girişimin uzun vadeli varlığının sigortasıdır. Yatırımcı, bir girişimin:
- Müşteri verilerini etik biçimde kullanıp kullanmadığını,
- Algoritmik kararların şeffaflığını sağlayıp sağlamadığını,
- Geliştirme süreçlerinde güvenlik ve açıklanabilirlik ilkelerini ne ölçüde uyguladığını dikkatle analiz eder.
5. Rekabet Üstünlüğü ve Ölçeklenebilirlik
Yatırımcı açısından önemli olan sadece bugünkü avantaj değil, gelecekte de korunabilir bir pozisyondur.
- Rakiplerin erişemeyeceği bir veri veya altyapı avantajı var mı?
- Farklı sektörlerde ya da bölgelerde genişleyebilme potansiyeli bulunuyor mu?
Bu tür yapılar, yalnızca teknoloji şirketi değil; aynı zamanda platform şirketi olma yolunda ilerleyebilir.
Bu Kriterlerin Hepsi Neden BV Growth II’de Hayat Buluyor?
Yukarıda sıralanan her bir kriter, BV Growth II Fonu’nun yatırım stratejisinin temelini oluşturuyor. Fonun yaklaşımı, yapay zekâ çağında sadece trende kapılmak yerine, uzun vadeli değer üretebilecek girişimlere erken aşamada ortak olmayı amaçlıyor.
Nasıl mı?
- Teknolojik özgünlük: BVG II, sadece “Yapay Zeka kullanıyoruz” diyen değil, teknolojisini kendi inşa eden ve ölçeklenebilir bir mimari ile pazara taşıyan girişimlere yatırım yapmayı hedefliyor. Uygulama katmanına odaklı strateji, bu seçiciliği ticari başarıyla birleştiriyor.
- Pazar uyumu: Fonun ana odağı, doğrudan gelir yaratma potansiyeli olan ve belirli dikeylerde (sağlık, oyun, perakende, üretim vb.) faaliyet gösteren yapay zekâ çözümleri. Ürün-Pazar Uyumu’nu yakalayabilen ekiplerin daha hızlı büyüme potansiyeli, bu seçimde temel kriter.
- Kurucu ekip: BVG II, yatırım yaptığı her girişimi doğru venture partner ve danışmanlarla eşleştirerek, sadece sermaye değil aynı zamanda “know-how” desteği de sağlıyor. Böylece kurucular yalnız bırakılmıyor, birlikte büyüme modeli benimsiyor.
- Etik ve regülasyon: Fon, global pazarlara çıkmak isteyen girişimlerin veri uyumu ve etik standartlara hazırlığını erken aşamadan itibaren değerlendiriyor. Özellikle kurumlara satış yapan B2B modellerde bu, yatırımın sürdürülebilirliği açısından kritik.
- Ölçeklenebilirlik ve küresel ağ: Türkiye merkezli olmakla birlikte, Türk kurucular tarafından yurt dışında kurulan diaspora şirketlerine ve Asya pazarındaki stratejik fırsatlara da %30'luk kaynak ayıran BVG II, girişimlerin yalnızca yerel başarılarla sınırlı kalmamasını hedefliyor. Kore gibi pazarlarda kurulan ilişkiler, fonu coğrafi açıdan da ölçeklenebilir kılıyor.
BVG II: Değer Odaklı Yatırımın Yeni Adresi
Yapay zekâ çağında yatırım yapmak yalnızca fırsat kovalamak değil, geleceği şekillendirme hedefiyle hareket etmektir. Ancak bunu başarmak için stratejik seçicilik, sabırlı sermaye ve kurucu dostu yapıların bir araya gelmesi gerekir.
BV Growth II Fonu, bu yaklaşımı sadece söylemde değil, uygulamada hayata geçiren bir yapı sunuyor. Türkiye gibi erken ve avantajlı bir pazarda; doğru kurucularla, doğru teknolojiyle, doğru anda buluşmayı hedefliyor. Bu özelliğiyle BVG II, yalnızca yatırımcılara değil; aynı zamanda girişimcilik ekosistemine ve yapay zekânın etik, ölçeklenebilir ve sürdürülebilir büyümesine katkı sunuyor.
On yılı aşkın süredir, Türkiye'nin teknoloji girişim ekosistemine katkıda bulunmak ve değer yaratmak için büyük bir özveriyle çalışıyoruz. Bu süre zarfında kazandığımız derin bilgi birikimi ve güçlü iş ağımızla girişimcilere destek oluyoruz. Boğaziçi Ventures olarak yatırımlarımızı şekillendirirken birçok dikeyde teknolojinin gücünü kullanarak sürdürülebilir ve akıllı çözümler sunma potansiyeline inanıyoruz.
Girişimcileri Boğaziçi Ventures’a [email protected] maili üzerinden yatırım görüşmeleri yapmak üzere başvurmaya davet ediyoruz! Teknoloji girişiminizi büyütmek ve küresel iş ağımıza katılmak için hemen başvurun!