Girişimcilik Ekosisteminde Değerleme Yöntemleri

Yaratıcı fikirlerin gerçek dünya ürün ve hizmetlerine dönüşmesi ya da yeni girişimlerin  doğuşu ve büyümesi, ekonomik canlılık ve istihdam artışına önemli katkılar sağlamaktadır.  Girişim projelerinin bu zorlu yolculuğunda karşılaştıkları kritik eşiklerden biri, ortaya çıkan bu  girişimin ne kadar değerli olduğunu belirlemektir. Bu sorunun yanıtı, hem girişimciler hem de  potansiyel yatırımcılar için büyük önem taşımaktadır. Girişimlere yatırım kararı alırken,  geleneksel yöntemlerin yanı sıra yaratıcılık da devreye girmektedir. Bu değerleme  yöntemleri, bir girişimin potansiyelini, gelecekteki kazançlarını ve risklerini anlamamıza  yardımcı olur. Gelir tabanlı değerleme, varlık tabanlı değerleme ve pazar tabanlı değerleme  gibi yöntemler, girişimin özelliklerine ve sektörüne göre farklı yaklaşımlar sunar. 

Girişimlerde kullanılan değerleme yöntemlerine geçmeden önce, geleneksel şirketleri nasıl  değerlediğimizden bahsetmek gerekir. Çünkü girişimleri de temelde bu mantıkla  değerlendiriyoruz. Gelir tabanlı bir değerleme yöntemi olan İndirgenmiş Nakit Akımı  (Discounted Cash Flow – DCF) yöntemi, şirketin geleceğe yönelik nakit akımlarını bir  indirgeme faktörü ile bugüne getirerek hesaplar. Ancak, girişim şirketleri genellikle para  yakan ve alacağı parayı büyüme odaklı kullanacak şirketler olduğundan, bu yöntemi erken  aşama ya da büyüme aşamasındaki şirketler için kullanmayı tercih etmiyoruz. 

Varlık tabanlı bir değerleme yöntemi olan Net Aktif Varlık (NAV) yöntemi de girişimcilik  ekosisteminde çok sık kullanılmaz. Girişimlerin en önemli aktiflerinin Fikri Mülkiyet (IP)  hakları olduğunu göz önüne alırsak, bu değerlerin aktiflerinde çok düşük tutarlarda takip  edilmesi nedeniyle bu yöntemi nadiren kullanıyoruz. 

Benzer Şirket Değerleme (Comparable Transaction Analysis – CTA) yöntemi ise hem  geleneksel tarafta hem de girişimcilik ekosisteminde en çok kullanılan yöntemlerden biridir.  Bu yöntemde, benzer şirketlerin veya varlıkların belirlenen ölçütlere göre fiyatlarına dayalı  olarak değerleme yapılır. Yani, bir şirket kendi değerini bulmak için, sektördeki benzer  şirketleri ayrıştırarak EBITDA, net kar gibi finansal verilerle değerlemelerini karşılaştırır ve  kendi EBITDA ya da net karını çarparak değerini belirler. 

Benzer şirket yöntemi girişim ekosisteminde de yaygın olarak kullanılır. Ancak, bu yönteme  yenilikçi bir bakış açısı getirmek gereklidir. Geleneksel yöntemlerde karlılık üzerinden  çarpanlar belirlenirken, girişim tarafında bu genellikle yapılamaz. Bu nedenle, Gelir, Brüt Mal  Hacmi (Gross Merchandise Volume – GMV) gibi çarpanlar üzerinden değerlemeler  gerçekleştirilir. Geleneksel şirketlerin elde ettiği kar çarpanları ile teknoloji şirketlerinin gelir  çarpanları genellikle benzer seviyelerdedir. Hatta bazı dönemlerde teknoloji şirketlerinin  çarpanları çok daha yüksek olabilir.

Örneğin, pandeminin etkisiyle büyüme beklentileri artan SaaS tabanlı yazılım şirketlerinde,  2021 yılında yıllık tekrar eden gelir (Annual Recurring Revenue – ARR) çarpanları ortalama  27x seviyesindeyken, 2022 yılı sonunda 5x, 2023 ikinci çeyrekte ise 8x seviyelerine  gelmiştir. Bu durum, büyüme beklentisinin ve sektör metriklerinin değerleme açısından ne  kadar önemli olduğunu göstermektedir. 

Çarpanların ortalama olduğu göz önüne alındığında, hedef şirket için hangi çarpanın  kullanılacağı, şirketin geçmiş yıllardaki büyüme oranları ve kar/zarar durumlarına bağlıdır.  SaaS tabanlı işlerde, girişimin sağlıklı büyüyüp büyümediğini anlamak için Büyüme Oranı  (%) + EBITDA Marjı (%) toplamının %30’un üzerinde olmasını bekliyoruz. %30 civarında  ortalama gelir çarpanları kullanılırken, bu oranın altı ve üstü durumlarda çarpan artırılıp  azaltılarak şirketin değerlemesi hesaplanmaktadır. 

Gelir çarpanı ile değerleme yaparken, başka metriklere ve oranlara bakılarak çarpan  analizini değiştirmek gereklidir. Örneğin, finansal tablolarda bulunmayan Müşteri Yaşam  Boyu Değeri (Life Time Value – LTV), Müşteri Kazanım Maliyeti (Customer Acquisition Cost – CAC), Brüt Mal Hacmi (GMV) gibi metrikler üzerinden oranlar bulup değerleme yapılabilir.  Bu yöntem daha çok pazar yeri girişimlerinde kullanılır. LTV/CAC oranı 2’nin üzerinde olan  girişimlerin yatırım yapılabilir seviyede, 3’ün üzerinde olan girişimlerin ise başarıya ulaştığı  kabul edilmektedir. 

LTV/CAC oranı 2’nin üzerinde olan şirketler için değerleme çarpanı olarak GMV kullanılarak  değerlemeler hesaplanır. Buna göre: 

– LTV/CAC 2 ile 3 arasında olduğunda Değerleme; GMVx2, 

– LTV/CAC 3’ün üzerinde olduğunda ise Değerleme; GMVx3-4 olarak hesaplanır. 

Bazı durumlarda, çok erken aşama oyun şirketlerini değerlendirirken rakamlar ve finansal  veriler bulunamayabilir. Türkiye oyun yatırımlarında ileri seviyede bir ülke olduğu için benzer  şirketlerin yapısına ve aldığı yatırımlara bakarak bir değerleme hesaplayabiliyoruz. Erken  aşama oyun şirketlerinde kurucu ve ekibinin önemi çok yüksek olduğundan, değerlemenin  %70-80’ini bu faktörler oluşturur. Kurucu ve çalışan profilleri dikkatle incelenerek, benzer  yatırım alan şirketlerdeki profiller de göz önünde bulundurularak bir değerleme yapılabilir. 

Küresel girişim ekosisteminde temelde benzer şirket yöntemi kullanılarak yaratıcı değerleme  yöntemleri ortaya çıkmaktadır. Boğaziçi Ventures olarak, yatırım yaptığımız şirketlerin uzun  yolculuklarında hep yanlarında olma stratejimiz ile değerleme dönemlerinde de her bir  portföy şirketimize özel terzi işi çalışmalar yapıyoruz. Bu yazımızda örnek verdiğimiz  değerleme yöntemleri, kullandığımız yöntemlerden sadece birkaçıdır. Her şirket özelinde  farklı metrikler ve kontrollerle değerlemeler yapmaktayız. Girişimlerin inovatif fikirlerini hayata  geçirmek için yaratıcı değerleme yöntemleri geliştirerek adil bir değerlemeye ulaşmalarını  sağlamaya çalışıyoruz.

. . .

İlgili bağlantılarımız;

Facebook
Twitter
LinkedIn

DİĞER HABERLER

BOĞAZİÇİ VENTURES

E-BÜLTEN‘E KAYIT OLUN

Mail adresiniz ile Boğaziçi Ventures E-bülten’e kayıt olabilirsiniz.