Geleneksel Sermaye için Teknoloji Yatırımı Fırsatı

Geleneksel sermaye, teknoloji dünyasına neden ve nasıl yatırım yapmalı? 

Yazıma Alvin Toffler’in ünlü bir sözü ile başlamak istiyorum: “21. Yüzyılın cahilleri, okuma  yazma bilmeyenler değil, öğrenemeyen, unutamayan ve tekrar öğrenemeyenler olacaktır.”  Bu söz, içinde bulunduğumuz dijital dönüşüm çağının ne kadar kritik olduğunu  vurgulamaktadır. Dijital dönüşüm, iş yapış şekillerimizi, sosyal yaşam pratiklerimizi ve hatta  hayatlarımızı kökten değiştirmektedir. Hiçbir şirket ya da sektör bu hızlı değişimden muaf  değildir. Belki de insanlık tarihinin en heyecan verici ve dramatik dönüşüm anlarından birini  yaşıyoruz. Bu değişim, yazının veya matbaanın icadı gibi önemli bir kilometre taşı olarak  tarih sayfalarına geçecektir. 

Bu inanılmaz dönüşümün hızını rakamlarla da görmek mümkündür. Örneğin, telefonun 100  milyon kullanıcıya ulaşması 75 yıl sürerken, internetin aynı sayıya ulaşması sadece yedi yıl  aldı. Apple App Store’un 100 milyon kullanıcıya ulaşması iki yıl gibi kısa bir sürede  gerçekleşti. Popüler oyun Candy Crush’ın ise 100 milyon kullanıcıya ulaşması yalnızca bir yıl  üç ay sürdü. Bu veriler, teknolojinin ne kadar hızlı yayıldığını ve benimsendiğini  göstermektedir. 

Artık işletmelerin ve sektörlerin başarısı, yenilikçi teknolojilerin operasyonlara  entegrasyonuna giderek daha fazla bağlı hale gelmektedir. Yenilikçi teknolojiler, tüm  sektörlerdeki şirketlerin başarısını ve hayatta kalmasını desteklemekte ve dönüştürmektedir.  Bu trend, özellikle finans, enerji, sağlık ve perakende gibi sektörlerde kendini göstermektedir.  1958’de S&P 500’de listelenen şirketlerin ortalama endekste kalma süresi 61 yıl iken, bu  süre 1980’de 25 yıla, 2011’de ise 18 yıla düşmüştür. Araştırma firması Innosight’a göre,  bugünün S&P 500 şirketlerinin dörtte üçü, 2027 yılına kadar değişecektir. Bu değişimi  yakalamak ve adapte olmak için teknoloji yatırımlarına yönelmek gerekmektedir. 

Forbes Global 500 listesindeki kurumların %68’i, startup’larla yatırım, satın alma ve stratejik  iş birliği gibi konularda yakın temas halindedir. Kurumlar, sadece kendi alanlarında değil,  teknolojiyi başka sektörlerde kullanan girişimlere de yatırım yapmaktadır. Bu, kurumların  yenilikçi teknolojilerden faydalanarak rekabet avantajı elde etmelerini sağlamaktadır. 

En önemli yatırım prensiplerinden biri riski dağıtmak ve çeşitlendirmektir. Bu prensip, startup  yatırımlarında da geçerlidir. Ancak, bu çeşitlendirmeyi yapmak ve yönetmek önemli bir bilgi  birikimi ve kaynak gerektirir. Birçok şirket, bu ihtiyacı karşılamak için girişim sermayesi  fonlarını tercih etmektedir. Girişim sermayesi yatırımı, bir kuruma, yaşanan yıkıcı değişimleri  önceden yakalama şansı verirken, aynı zamanda teknoloji ekosistemini ve ekonomiyi  destekleme, getiri elde etme ve avantajlı şirket satın almaları yapma fırsatı sunar.

Başarılı şirketler, dijital dönüşümün sadece bir katalizör olmadığını, aynı zamanda yeni iş  stratejilerinin üzerine inşa edilebileceği bir temel olduğunu anlamışlardır. Bu değişim ve  dönüşüm, tüketicilerin ve pazarların hızında hareket edebilen ve gelişebilen yeni iş  modellerini de beraberinde getirir. Bu dönüşümü yakalayabilmek, bir ülkenin ekonomik  rekabet gücü üzerinde büyük bir etkiye sahip olabilir. Bunu başaran şirketler ve ülkeler, daha  büyük oyuncuları ve müşterileri çeken güçlü ekosistemler yaratarak önemli avantajlar elde  ederler. 

Sonuç olarak, geleneksel sermaye için teknoloji yatırımı yapmak, sadece bugünün değil,  geleceğin de başarı anahtarıdır. Bu yatırımlar, şirketlerin ve ülkelerin ekonomik rekabet  güçlerini artırırken, aynı zamanda yenilikçi teknolojilerin sunduğu fırsatlardan  faydalanmalarını sağlar. Değişimi sadece istemek yeterli değildir; bazen o değişimi  gerçekleştirecek cesur yatırım kararlarını almak da gereklidir.

. . .

İlgili bağlantılarımız;

Facebook
Twitter
LinkedIn

DİĞER HABERLER

BOĞAZİÇİ VENTURES

E-BÜLTEN‘E KAYIT OLUN

Mail adresiniz ile Boğaziçi Ventures E-bülten’e kayıt olabilirsiniz.